2010 da yazsam mi?

Bu da bu Aralik 2009 Venedik...


Cok sey oldu. Su an bilgisayar basinda durmamam gerekiyor, ne kadar dikkat dagitici ve zaman calici.
Eger bu iki haftayi da atlatirsam belki yeni sehirlerde gördüklerimi buraya aktarabilirim.

Nihat Akkaraca

Boyle bir durumda ne söylenir, bilemiyorum. Cok üzgünüm. Haberini az önce aldim.

Yeni evime ilk posta senden gelmisti. Nasil da mutlu etmistin beni. Aramizdaki 2000 km'ye ragmen. Her kelimende bilmedigim bir seyler kesfediyordum. Daha ögrenecegim cok sey vardi Datca'da senden.

Simdi kitabin yanibasimda. Sayfalarimizda birbirimizin blog adresleri...

Iyi ki yazmissin, iyi ki anlatmissin. Yoksa seni nasil tanirdim.

Ben seni cok sevdim Nihat Amca. Seni hic unutmayacagim.

Tüm ailene buradan bassagligi diliyorum.

New York Sehir Rakkaslari

Haftasonu güzel olabilecek bir haber aldim. 30 Kasim icin sürpriz bir calismaya katilabilirim.


Aslinda rastlantilar gectigimiz Nisan ayina dayaniyor. Paris'in korkunc pahali dans derslerine her gün katilamadigim icin, daha önceden kimseye tavsiye etmememe ragmen, evde DVD ile calismaya vermistim. New York City Ballet Workout adindaki bu DVD, internet üzerinden aldigim ilk sey oldu. (Sonuncu olmasini hala tüm kalbimle diliyorum).

New York City Balesi, aralarinda cok meshur, Gürcü asilli Rus koreograf ve dansci Balanchine'in da bulundugu grup tarafindan 1948'de kurulmus bir topluluk. Yanlis bilmiyorsam Turkiye'deki devlet tarafindan ilk bale egitimi de 1948'de baslamis. Elbette bugün bu isi DVD'lere kadar vuran yine Dünya'nin öteki tarafi. Kötü yaptiklarini düsünmüyorum, cünkü bu DVD icerisindeki programin klasik dans figürleri üzerine yapilmis jimnastik oldugu her sekilde kabul edilebilir. Üstelik hevesini almak isteyenler icin de oldukca ideal. Sakatlanma ihtimali de oldukca düsük.

Haftada bir gün sinifta hoca, komik bir piyano ile, 16yy dan kalma bir binada ve eskimis barlarda calisip, geri kalan günler bu ekran görüntüleri ile idare ederken, sehre New York City Balesinin gelecegini ögrendim. Gercegi mi, sahtesi mi diyecek kadar sasirdim. Ve hemen en ucuzundan bir bilet alarak sahne performanslarini izlemek icin Bastille'deki modern opera binasina kostum. Salon da bos koltuk yoktu. Biletim de o kadar ucuz olacak ki, performans bir yana hareketleri bile cok iyi secemedim. O sabah bit pazarindan buldugum tiyatro dürbünüm de 10 metreden fazla yaklastirmiyordu. Nitekim o da pek ucuzdu.

DVD'si sayesinde tanistigim balerinleri gercek hayatta görmek hostu. Sonucta yayin haklarindan dolayi son anda degistirilen programina ragmen(?), cilginlar gibi alkislanan bir gösteri izledik. Bu cilginca alkislamayi abartmiyorum. Nitekim sezon acilisindaki Bolsoy Operasini yuhalayan (bu skandali bulmam lazim!) Fransiz izleyicisinin, NY balesine gösterinin ilk(!) saniyesinden itibaren güller yagdirmalari biraz tuhafima gitti.

Herneyse, bu tesadüf vasitasi ile onlari ekranda degil karsimda izlemek elbet hosuma gitti. Gitti ama simdi daha da güzeli oldu: bu gectigimiz haftasonu, NY City Balesinden birinin buraya gelecegini ve 30 Kasim'da bizleri calistiracagini ögrendim! Simdi tek yapmam gereken o tarihe kadar hastalanmamaya ve sakatlanmamaya calismak.

Buraya gelecek olan grubun cürügü de olabilir : ) Olur ya, sadece adi cikmistir grubun, o da bunu kullanmak istiyor olabilir. Tipki Paris Opera balesinden olup , bu adi kullanip komplekslerini ögrenciler üzerinde uygulayan yasli kötü hocalar gibi (Hemen birinin adini verebilirim her dilde hakkinda kötü yorumlarla karsilasabilirsiniz. Benimki Meksika Ulusal Balesindendi ;)) ...

Bekleyip görecegiz...


-Yukaridaki fotograflar henüz kirilmamis, dikilmeyi bekleyen, burnu takoz gibi sert , icini silikon, kesik corap, gazli bezle doldurarak giydiginiz, kendi kendinize denerseniz büyük ihtimal sizi sakatlayacak pabuclar.


Tesadüf diye bir sey yooook...


Bugün bir arkadasim sinemalarda oynayan bir filmi tavsiye etti. Adindan hicbirsey anlamadigim icin arastirdigimda kelimenin filmden cok bagimsiz bir bilgiye isim verdigini ögrendim. Sürekli basima geldigini düsündügüm icin oldukca ilgimi cekti. Filmin adinin ilgilendigim kismi: "Baader-Meinhof" fenomeni. Bunu kelimeyi ilk defa okuyorsaniz bir kac gün icinde bu fenomeni yasayabilirsiniz.

Aslinda bu biraz tesadüf ile de alakali. Tesadüfle sözde o kadar cok sey bulunmus ki, hayatta yeri de büyük. Teflon, mikro dalga firin, penisilin, Uranüs, Isaac Newton'un elmasi, Arsimet'in küveti, Kekulé`nin yilanli ruyasi hep ayni sekilde -tesadüfi- fikirler sayilirmis. Bunlara aslinda tek kelime Turkce karsiligi henuz yaratilmamis: "Serendipity" de deniyormus. Makul ceviri önerisi olan?

Konumuz buna yakin bir sey. Kisaca Baader Meinhof Fenomeni su: Bir gün gözünüz ilk defa gördügünüz bir isme ya da resme takiliyor. Kisa bir süre sonra ayni seye belki de cok alakasiz bir yerde tekrar rastliyor ve hayret ediyorsunuz. Bana bazen büyü gibi geliyor. Kafanizi kisa da olsa hayranlikla mesgul edebiliyor. Varligini yeni ogrendigim ve tanisma ihtimalimin neredeyse sifir oldugu birisi ile - onunla karsilassam sunu derdim diye düsünüp- , bir hafta sonra o kisi ile cok alakasiz bir yerde burun buruna gelmem gibi (düsündügümü de söyledim bu arada).

Bunun diger bir sekli bir arkadasinizi düsünürken onun sizi aramasi. Bu ise eszaman fenomeni sayiliyor. Kalp kalbe karsidir gibi bir de kaliplasmis, dile bile yerlesmis hos cümleler söylüyoruz. Ve bu tarz olaylar kesinlikle herkesin mutlaka basina geliyor.

Oysa tüm bu olanlar beynimizin bize birer oyunu. Ne büyü, ne de neden olan zincirler. Cok basitce anlatmaya calisirsak: model tanimaya egilimli beynimiz benzer durumlari görünce uyarilacak sekilde gelismis. Bu modelleme "ögrenme" dedigimiz seyi gerceklestirmemiz icin gerekli unsur. Minicik bebege masayi ögret, o kafasindaki modelle tum masalari tanisin, gibi.

Gün icinde o kadar cok fazla bilgi, cisim, görüntü, ses, kelime beyne giriyor ki bunlarin büyük kismina, özellikle tesadüfi tekrari olmayanlara önem vermiyoruz (normal isleyen beyinli iseniz tabii, otistikler gibi farkli algili olmayan). Ama ne zaman yeni ögrenilen ve birbirine benzer bir olayin, kelimenin, nesnenin vs kisa süre icinde tekrarlandigini görsek bunu kisa süre önce gördügümüz modeli hatirlayarak (isim, cisim, kisi herneyse) kafamizda bir baglanti kurmaya calisiyoruz. Kafalar artik dolu oldugundan (!) bu olayi enteresan bulup, duygusal anlamlar bile yüklemeye calisabiliyoruz. Tamami ile fani insan kurgulari.

Bu Baader-Meinhof kelimesi su an kafaniza girdi. Bundan sonra ilk karsilastiginizda bu ani beyniniz hatirlayacak.

Bu aslinda kahve falinin gercek olmadigini söylemek gibi bir sey. Tesadüfler biz 46 kromozomlular icin sevimli hayal ürünleri aslinda. Pozitif bilimlerle uzaktan yakindan alakasi olmayan tatli teyzeler fal bakarken benim bilmis bilmis "...Fakat beyniniz size oyun oynuyor, bakin bu söylediklerinizle karsilastiginizda, ki bir kismi ile muhakkak olacak, yönlendirildiginizin farkinda olmayacaksiniz!!" demem kadar itici ve gereksiz bir sey olamaz sanirim. Bende birakiyorum bu oyunlara kendimi. Kahvenin tadini cikariyorum, gerisini masal sayarak :)

ps: Resimler 10 yasimdan itibaren surekli karsima cikan bir Grimm masalina ait illustrasyonlar.






Protesto

Bloglarin kapanmasini protesto ediyorum.

Bildigim kadari ile bir iki Arap ulkesi ile

Iran'da boyle bir yasak vardi.

Zengin gecmisleri olmasina ragmen

artik tarihi geri yönde ilerletmekte usta

olan ulkelerde yani.


Ya simdi??

Ritz ve Yemek Kursu


Evet NY Muhtari. Haklisin donusume alisamadim. Gittigim yere de dönmüstüm bir yerde. Artik bulundugum yer kavramindan cok zamana odaklanmaliyim belki de. Zira yetmeyen hep o.

Frenklerle yaptigim dört farkli konudan kisaca bahsedebilirim:

1- Yemek kursu: Tembelliginden yumurta bile kirmanin en pratik ve hizli yolunu arayan ben icin boyle bir ders, elbette blog okumaktan daha ögretici olacakti. Dolayisi ile aylar oncesinden (!) rezervasyon yapip rahmetli Diana'nin vefat etmeden once kaldigi ,pesmelba uyduruk tatlisinin mucidi sef Escoffier'in kurdugu Ritz'in yemek okulunda ders aldim. Böyle bir turizm aginin var oldugunu duyuyordum ama bu kadar yogun talebi oldugundan habersizdim. Fransa bunu da öyle güzel bir kaynak yapmisti ki, en akliniza gelmeyecek mini tabak canakci da bile yemek kurslari verildigini sonradan farkettim. Elbette bir numarali musteriler her daim Amerikalilardi. Siniflarda oranlarinin %50'nin altina seyrek düstügünü ögrendim. Adi bilinen Cordon Bleu, Lenotre ve benim gittigim bu okul ise bilinen, sözde en iyiler arasinda idi.

Bunu secmemin bir nedeni de George Orwell'in Paris maceralarini anlattigi kitabi okumus ve etkisi altinda bu bes yildizli otel restaurantlarinin gormedigimiz ic dünyasini yine ayni kitap sayesinde merak etmis olmamdi. Nitekim Orwell bes parasiz bir sekilde bu ortamlarin en düsük seviyesinde calisiyor, mekanin asiri lüksüne tezat Paris'teki mutfaklarin rezaletinden bahsediyordu. Mesela yildizi ne kadar fazla ise, bifteginizin ellenme olasiligi da o derecede fazla idi.

Ritz'in labirent gibi alt koridorlarinda yürürken elbette böyle pis bir ortam görmedik. Binanin eskiliginden degisimin de kisitli oldugu, alt kattaki dar, alcak tavanli bir zeminde internet üzerinden bile görebileceginiz mutfakta ya da12 kisiyi asmayan sinifta, yemegimizi pisirdik, teknikleri ögrendik sonra da yaptigimizi yedik. Mutfagi hep tehlikeli bulmusumdur , sinifimizda yine birinin elini kesmesi, bir digerinin kizgin yagla yanmasi kendime hak verdirtti. Ritz okulu dört basascsindan biri olan sefimizin esprileri ve Peter Sellers'in Ingilizce konusmaya calisan Fransiz taklidinin gercek bir örnegi olarak bizi bayagi eglendirdi. Dedim ya Amerikalilar o kadar coktu ki Fransizca nadiren konusuyordu.

Bu egitimin ücreti eger okula gidip diploma almak isterseniz biraz fazla. Ama kurs ücretleri, Türk turistleri en fazla gördügüm Lafayette denen alisveris merkezinde yaptiklari harcamalarin yaninda hicbirsey. Dolayisi ile secim size kalmis. Bir esarp, eldiven alacaginiza kursa gidin :)

Pek kisa olmadi, diger yaptiklarimi da sonra anlatirim o zaman...


ps: Fotograftaki bizim yaptigimiz beyazhindibali balik.

Iyi bayramlar

Bu fotografi dünyanin öteki tarafinda oturan kücük bir kiz cocugu icin cektim. Büyük bir ihtimalle biraz daha büyüdügünde buraya gelmek isteyecek ve ben de büyük bir ihtimalle ona "Inan dünyada cok daha güzel yerler var",diyerek buraya gözleri ACIK gelmesini saglayacagim. Siz önce davranmazsaniz her durumda sizi sömürebilecek bir yer cünkü.

Istemesem de bir sekilde yine dönecegimi hissediyorum. Adim adim bildigim sokaklarina, artik icine giremeyecegim ama icini cok iyi bildigim yasadigim evlerin ön cephelerine yine o tuhaf duyguyla bakacagim. Burayi özlemeyecegime eminim. Özlenmesi gereken asla bir sehir olmamali bence. Sadece kendi dönemimizdeki insanlari özlemeli. Binalar, sehirler nasilsa benden, bizden cok yasayacak. Birakalim o özlesin bizi. O kalici.

Herkese iyi bayramlar, burada 53° 35′ 0″ N, 9° 59′ 0″ E kutlamalari hicbir sekilde hissedemesem de yazamadigim halde buraya ugrayan, not birakan herkese cok cok tesekkurler!