Ilkbahar Tatili

Bu resimde gorulen ulkedeyim.
Eve dönünce fotograflari toparlamaya calisacagim...
Bir hafta daha bu Ural-Altay dilini istedigim kadar konusabilirim.

Kitap okuyorum da..

Ara verdim bloglara, farkindayim.


Elimde yüzyilin asklari diye bir kitap var. Ask kismini birakin. Ne de olsa N.Hikmet'in onca siirler mektuplar yazdigi karisini nasil biraktigi sizi üzebilir. Ya da neden genelde hep kadinlarin aci cekip, bekleyen taraf oldugunu düsünebilirsiniz. Bunun nedeni kendine aci cektirme istegi olamaz elbet. Neyse dedim ya ask kismini tahlil etmeden okuyunca tarihe taniklik eden kisimlarini kronolojik bir sekilde okuyup bir iki uc sey ogrenebiliyorsunuz.

Afife Jale zamani müslüman kadinlarin sahneye cikmalari yasak oldugu icin tutuklandigini ögrenmek belki biraz düsündürür. Yabancilar degil, sadece müslüman olmayan vatandaslar sahneye cikabilirmis. Osmanli'dan günümüze tiyatro sadece bir asirlik(+küsur) degil mi? Hayir, tiyatro milattan önce de vardi da o yüzden. Doguda da, batida da. Kadinin katilmasi biraz gec kalmis gibi sanki...

Resim yasak, tiyatro yasak, ne cok yasaklar koymus insanlar tarihte. Belli ki epey korkmuslar sanattan. Demek güclü oldugunu kabul etmisler. Yoksa baska ne icinmis, mantikli sebep göremiyorum. Bilimkurgu filmi Stargate geliyor aklimda. Onun da bir sahnesinde paralel dünyaya gectiklerinde, bedevi gibi yasayan bir topluga sirf okuyup ögrenmesinler diye Tanrisi tarafindan resmin yasak oldugunu anlattigi bir sahne vardi. Resim büyük günahti. Gercekte nereden esinlendiklerini anlatmaya gerek yok. Seneler önce izlesem de o sahne hep aklimda kalmisti. Cünkü Osmanlida da üc boyutlu resim yasakti (Ilk cag adamlari magara resimleri icin sorun yok anlaminda).

Sirada Bedri Rahmi Eyüboglu'nin buyuk aski var... Hem resim hem siirden bahsedecek kesin hikayesi. Ve buyuk ihtimalle o da aci cektiren taraf olacak.
---------------------

Daha cok resim sergisi isterseniz
Eczacibasi Sanal Müzesi'ni tavsiye ederim.
Yaklasik 6 senedir (meshur sanatcilardan olusan)
sanal koleksiyonum var orada..

Cocuk, dans ve mutluluk...


Günler kisisel, ailesel, ulusal ve küresel problemleri düsünmekle gecti. Son ikisinden pek ic acici duyumlar almasam da, ilk ikisi simdilik iyi gelismeler getirdi.

Uzun zamandir beklenen Nepalli minik nihayet ailemize katildi. Cocuk her yerde oldugu gibi tüm aile bireylerinin olagan yasamlarini bir anda etkiledi. Cocugun bu olaylardan ne kadar etkilendigini ise büyük ihtimalle daha cok yeni anne-babasi düsündü. Ya da ben öyle oldugunu farzettim. Kolay bir karar degil onlarinkisi. Minicik kiz hem ülke, hem kita, hem rakim degistirdi. Nepal neresi, Italya neresi. Cok kolay olmayacak. Ama mutlulugu o kadar büyük ki her türlü sorunu halledebilecek gücü verebilecegini düsünüyorum.

Henüz cok yeni katildi aileye. Cok sosyal gibi görünse de onun icin de kolay olmadigi cok belli. Ingilizce bilen, Nepalce konusan, telefon numaralarini inanilmaz sekilde hafizaya alip, telefonla arama yapabilen, dama ve mikadoda herkesi yenen 5,5 yasinda cekik gözlü esmer bir güzellik...

Ben ülkesini videolardan izleyebiliyorum simdilik: Cin ile Hindistan'i karmislar gibi geliyor bana.

Aslinda dans diye bu videoyu koymayacaktim. Dans beni bugün cok mutlu eden olaydi. Bugün Coyote, Modern Dance 1 ve Koreografi vardi. Ücüne de su Guinness rekorunu kazanan balerin Nele geldi. Nele, problemi olanlarda kompleks yaratabilecek kadar özgüvenli tam bir canavar. Inanilmaz zor olan dersleri bizim icin asla kolaylastirmiyor, yapamayiz diye isyan ediyoruz, bagiriyor, tekrarlatiyor yine tekrarlatiyor ama hic basitlestirmiyor.
Neyse, tam bir sene önce Coyote'de kalp sektesine ugrayacagimi düsünüp ciktigimi, koreografiyi ise beynime cerrahi operasyon yapilmadikca asla beceremeyecegimi düsünürdüm. Aynaya baktigimda bu ben olamam derdim. Kollarim beni dinlemez, yardimci olmazdi dengeme. Bir sene bitti. Ve artik beni görenler ne kadar süredir bu dersi aldigimi sorup iltifat ediyorlar. Daha önceden dansediyor muydunuz? Saka gibi geliyor. Gercek mi bu? Hala inanamiyorum bu kelimeleri duyduguma. Bu modern dans siniflarinda dökülürdüm ben. Hala beceremedigim yiginla figür var.
Salsa ya da Latin sinifi gibi degil bu. Onda her daim iyi görünürsünüz. Hareketler basit ve belirlidir. Bir de partner varsa, hareketleri paylasirsiniz, daha da kolaylasir. Cok daha kolay ve yorucu olmayan danslar. Ama modern dans! Ya ballet work out? Mukemmel kondisyon isteyen bambaska disiplinler.

Aslinda birseyler farketmedim degil. Ders sonunda yapilan rahatlama hareketlerinde 180 dereceye yakin durdugumda inanamadim. Bu bacak, kol bana mi ait, ne oluyor diye. Sanki benden bagimsiz kendi kendilerine esnemisler. Sürekli keski bir günlük tutsaydim diyorum. Acaba gec mi degisimi -benim- görebilmem icin? Koreografiler basitlesti saniyorum, ama hicbir fark yok. Ezberleyebiliyorum. Beynim hala iyi koordine edemiyor sag figurleri sola uyarlarken veya sag sakat bilegim hala zorlaniyor. Ama degisiyorum. Hem de bu yasta. Aklima yiginla deyim geliyor: isleyen demir pas tutmaz, islanmadan balik tutulmaz vs, ne bileyim. Öyle kelimeler iste. Yok ya Türkce konusan etrafimda, gözden geciriyorum deyimleri. Gercekler... Gercek de, beni asil sasirtan sabretmesini bilmeyen bendenizin bu noktaya bir yil sonra gelebilmesi. Unutmusum isteyip de beklemeyi. Ama yegenim de öyle gelmedi mi iste :)

Herkese Namaste....

Not: Baglantilarda hep Wikipedia kullaniyorum ama bu sayfalardaki bilginin %100 dogru olmadigini lütfen unutmayin.

Venedik, nasilsin?

Bu sene ailevi ziyaretler tatilin yarisini olusturdu. Zira tatilin yarisinda evden kacip bambaska bir program yasadim. Önceden planlanmamis bir program. Milano, Lodi, Bologna, Mestre. Mantova ve Romeo-Jülyet(tiklayin-tüm oyunu dinleyin)'in memleketi Verona'dan bile gectim. Yanimda fotograf makinesi olmadigi icin ne tren maceralarini, ne büyülü sisi, ne yollari kapayan kari, ne de günesi cekebildim. Olsa da fotograflar cekilemeyecek guzel seyler yasadim.
Yeni yil ani ve ilk hafta cok güzel insanlarla birlikte kahkahalar icinde gecti. Bir saat ara ile iki defa kutlandi yeni yil. Önceden tahmin edemeyecegim kadar keyifli idi. Tüm yil böyle mi olacak simdi ?
Donecegimize yakin Venedik'e gidildi yine. Bu sefer sanki buraya kadar (Mestre) gelmisken ziyaret etmemek ayip olur muamelesi ile gidildi ama. Gorev geregi gidilen akraba muamelesi gibi. Mestre ile trenle 7-8 dakikada Venedik'in kalbine kadar gidilebiliyor zaten. Gitmemek belki icimi burkardi. Bienal olmasa da yapacak bir seyler bulunur elbet.Sessiz, yagmurlu, soguktu sokaklar. Böyle zamanlar cok az insan olur sokaklarda. Bir kahve molasi tüm gün yetti bize. Bir de panino tamam. Kendimize bir gorev verip, aplik lambaya donusturmek uzere iki mask baktik. "No Made in China" yazili idi dükkan girislerinde. Meger masklarin aynilarini yapabiliyorlarmis cok ucuz fiyatlara. Yorum yok. Cinli bir Italyan mi, Italyan Cinli mi? Artik ne farkeder, kaliteli olsun yeter. Bu arada orjinal sayilan masklarda bile uzakdogulu yüzleri ilk defa gördüm! Bir etki yasandigi kesin. Fena da degildi sanki. Kabuki oynamak isteyene hazir yüz : )
Yemek icin olmasa da sadece yeni pasta cesitleri icin bir göz attim vitrinlere. Seneler ilerledikce onlar da degisiyor sanki yavas yavas. Cam islerinin sekilleri, tablolarin sekilleri, masklar, insanlarin yüzleri bile degisiyor artik Venedik'te. Fark ufak ve yavasca olusuyor. Ama 16 sene önce daha baska idi. Gecen sene ise böyle.
Aldigimiz masklarin fotografini cekmek yasakti. Ama satin aldiklarimizi duvara isikla tutturabilirsek muhakkak bir resmini koyarim buraya da. Bes aydir ampulle girisi aydinlatmamizin sebebi böyle bir fikrin ortaya cikmasi idi demek ki...
Bazen acele etmemek, vakti düsünmemek yaraticiliga imkan verebiliyor. Sanatcilar dahi mesaili calisamaz, degil mi?
Iyi haftalar herkese...



Simdiden Yeni Yil...

Vaktimin sürekli azaldigini gördükce iki satir yazarak simdiden bu sayfaya ugrayan herkese iyi yillar dilemek istedim.

Bavullar hazirlaniyor, hediyeler paketlerine yerlestiriliyor ve her sene ayni tarihlerde yapilan yolculuk yarin sabah basliyor. Yavas ilerleyen günlerden sonra hizla gececek iki hafta basliyor...

Gittigim yerdeki internet baglantisina guvenemedigim icin yaziyorum. Döndügümde fotograflarla anlatmaya calisirim...

Dilediginiz gibi bir yil olsun 2008...



Resim, tam öldü sanilip atilacakken kendini zorlaya zorlaya minicik filiz verip "Hayattayim!" sinyali veren sonra da yapraktan cok gül acan, önceden size bahsettigim güller :). Simdi galiba kis uykusundalar.

Stockholm

Bu yaziyi fotograflarla doldurmaya karar verdim, cünkü karanlik cikmis da olsalar kisa süren gündüzlerini bize dolu dolu yasatan adalar sehri Stockholm hakkinda belki biraz fikir verebilirler. Biz bilgileri gitmeden önce Sevgili Hedikli ev ve Zeyno§'dan aldik.

Tatile cikamamaktan yakinirken birden karar verip, birden yola ciktik. Ve kuzey kutbuna biraz daha yaklastik.

Sehirde yiginla ilginc müze vardi . Vikingler, Modern Sanat, Savas, Muzik, Sarap (?). Vaktimiz sadece alti yedisine yetebildi. Yukaridaki ilk resim Dans Müzesi. Dünya danslari hakkinda güzel bir koleksiyona sahipti.
Bu üst iki resim eskiden tiyatro olan bir salona ait. Sonra bu dev kristal avizeler ve sahne yerinde birakilarak bina konfeksiyon zincirine donusturulmus. Amerika'da zinciri olan ve sadece Londra, Dublin gibi birkac Avrupa ülkesinde magazasi olan Urbanoutfitters. Mekanin guzelligi bir yana Caglayan gibi modacilarin koleksiyonlarini da bulmak hosuma gitti.
Tropikal sularin baliklarini yakindan görmek icin Akvaryuma gittik. Bu aslinda her gittigim ulkede yapmaya calistigim birsey. Kopekbaliklari ve piranhalarin neredeyse hepsinde oldugunu gördügünüzde artik yeni canlilar bulmayi istiyorsunuz.
Isvec'in yillar once nasil oldugunu gorebilmek icinse Skansen'e gitmem onerildi. Hayvanat bahcesi, acik yilbasi panayirlari, folklorik giysileri ile dans eden Isvecliler, dolu altinda yurumeye calisan bizi epey havaya soktular. Herkes ayilarin oldugu yere dogru gidiyor ve Ingilizce'de yeni bir kelime ogrenerek dönüyordu= Hibernating (kis uykusu)...
Bu üstteki gemiyi eger önceden bilseydim Stockholm'e tek gidis nedenim olabilirdi. 17yy dan kalma, batiktan neredeyse mukemmel derecece kurtarilmis bir savas gemisi VASA. Karayip Korsanlari filmini izlemis bir cocugunuz varsa burada cildiracagina eminim. Ilk izlenim sasirticiydi. Agzim acik kaldi. Bu kadar büyük bir gemi beklemiyordum cunku. Ucan Hollandali gercek demek!!! Hikayesini biliyor musunuz?
Urbanoutfitters disinda neredeyse hicbir magazaya giremedim ama fotograflarini cektim. Yukaridaki vitrindeki hersey hareketliydi. Ejderhalardan kutup ayilarina kadar hersey...
Yemek konusunda da kisaca benim bir baliksever olarak pek keyifli döndügümü söyleyecegim. Esimin israrla döner yedigine inanamiyorum! Zeyno§'un bize dedigi gibi geyikleri gördükten sonra etini yemek pek sevimli degildi. Yalniz yaban mersini corbasi da dahil hersey cok lezzetliydi. Tütsülenmis karides, tütsülenmis geyik eti, tütsülenmis peynir. Eski zamanlarin yiyecek saklama adetleri ile günümüze gelmis tatlari herhalde, tipki diger ulkelerde oldugu gibi.

Ruslarla pek savasmis Isvec'in tarihi hakkinda epey bilgilenirken Osmanli ile olan iliskisi ve Turk sanatlarina olan ilginin kaynaklarini da ogrendim. Cok alakasiz gibi görünse de biraz tarih arastiran herkesin anlayabilecegi bir bilgiymis. Ama okulda bize bunlari ögretmiyorlar ki...

Elime gecen ilk kitap Bender-Istanbul 1709-1713 idi. Hikayesi su linkte.
Bunun disinda bir baska aldigim kitap da Türk cadirlari hakkinda yayinlanmis resimli bir rapor. Bu ilginin ve motiflerdeki özellikle ortakligi hala cözemedim.

Sonuc olarak gectigimiz haftasonu Stockholm beni her yönden sasirtti. Yani kliselesmis ABBA, Ikea, H&M, Ericsson disinda herseyle karsilastim. Nobel Ödülü Konserini son anda yakaladim ama son iki biletin fiyati astronomik olunca meshur bir jazz-club'daki konseri kolumuz damgalanarak tercih ettim.

Sogugu ise hic hissetmedim...

Burasi neresi?

Dun 4 gunluk bir tatilden donduk. Yukaridaki fotograf, 30 küsur derece ve neredeyse %100 nemde, icinde kocaman baliklarin yuzdugu bir suyun uzerindeki halat koprude, yanimizdan gecen dev boceklerle birlikte cekildi.....
Diger resimleri hazirliyorum, birazdan soylerim neresi oldugunu : )